Gün batımı fotoğraflarını hep sevmişimdir. Fotoğraf makinesi aldığım ilk günden beri sürekli sahile iner, gün batımını beklerim. Aynı kadrajda dahi her günbatımı farklı bir güzellikte gerçekleşir. Hiç bir zaman birbirinin aynısı kareler ortaya çıkmaz. Yine o gün batımı beklediğim yaz akşamlarından birinde havanın bulutlu olması ve güneşin bulutların arkasından kendini göstermemesi nedeniyle güzel bir gün batımı gerçekleşmeyecek diye düşünürken bu çok beğendiğim manzara çıkıverdi bende fotoğrafladım. Fotoğrafta fabrika bacalarından çıkan dumanların bulutlarla birleşmesi ve o dumanın çıkabilmesi yani fabrikaların çalışabilmesi için bu güzelliklere şahit olmaktan feragat eden birilerinin olması gerektiği bilinci insanı ister istemez hüzünlendiriyor. Bu hüzün turunculaşan akşam seyrinden kaynaklı mıdır yoksa bu anlamı insan mı yüklemektedir bilemiyorum. Bu hüzne boğulmamak ve umutlanarak yaşamda denge sağlamak için kadrajımı mümkün olabildiğince gökyüzüne çevirdim. Bunu yaparken de yeryüzünden kopmamaya özen gösterdim. Neticede ortaya minimum yer yüzü ve maksimum gökyüzünün yer aldığı, insanı hüzün ile umut arasında yaşamda tutan yada en azından bana bunu hissettiren bu fotoğraf çıktı ortaya. Ayrıca fotoğrafa baktığımda sanki bir filmin son sahnesi gibi izlenime kapılıyorum. Kameraman kadrajını hedefinden ayırıp gökyüzüne kaldırarak biten bir film karesi gibi adeta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder