Kürk Mantolu Madonna




Az önce kitabı bitirdim. Tüm hikaye gözümün önünde bir film şeridi gibi akıp gitti. Sanki bir önceki hayatıma dair yaşadıklarımı yazdığım kitabımı, bu yeni hayatımda okur gibiydim. Evet kesinlikle abartmıyorum. Hissettiklerim tamda böyleydi. Henüz kitabın başlarında ana karakter zannettiğimiz Rasim, yeni mesai arkadaşı Raif beyden bahsederken "evet bu benim gelecekteki yaşlı hallerim" dedim. Ama pek üstünde durmadım. Çünkü bazen olur böyle. Kitaplardaki karakterler kendinize benzer özellikler taşıyabilir. Hikaye ilerleyip Rasim beyle Raif'in kara kaplı defterini okumaya başlayınca Raif'in kendim olduğumu hemen anladım. Kitabın bu bölümü öylesine içtenlikli anlatılmış ki ben kendimi kesinlikle bu şekilde açık ve net ifade edemezdim. Yani Sabahattin Ali beni tanımadan beni bana anlatmıştı bu kitapta. Raif karakteriyle öyle bütünleştim ki Maria Puder her Raif diye seslendiğimde sanki bana seslenilmiş gibi içim ürperdi. Raifle sevindim, Raifle üzüldüm, Raifle ağladım. Kitap bittiğinde tüm hikaye zihnimde o kadar berrak bir şekilde canlandı ki bir film uyarlamasını izlemiş olsaydım zihnimde sahneler bu kadar net canlanmazdı. Hele ki kitabın sonunda kendimden geçtim. Kendimi hiç bu kadar  etkilenmiş hissetmemiştim. Hiç Şüphem yok ki benim yaşamımda Raif gibi geçip gidecek ve ben hayatım boyunca bu kitabı asla unutmayacağım.  Tabi ki Kürk Mantolu Madonna olan Maria Puder'i de. 

Ergün Fatsa

Benliğinde esir, düşlerinde hür... Biraz benliğimden biraz düşlerimden yansımalar paylaşacağım kendime.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Instagram