Hasretinden Prangalar Eskittim




Hasretinden Prangalar Eskittim

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
Ahmet Arif

Şairin hapisteyken bu şiiri yazdığını düşünürsek eğer şiirin ilk kıtasında bir özlemle aşık olduğu kadını "iyi çocuklara ve kahramanlara" büyük bir coşkuyla anlatmak istiyor ancak hapiste olduğu için bunun mümkün olmadığı gerçeğiyle yüzleşip ilk dizeyi tekrarlayıp "Namussuza, halden bilmeze, Kahpe yalana." diyerek iç geçiriyor adeta.
İkinci kıtada ise art arda kaç zemheri yani en çetin kış ayları geçti. Kurtlar kuşlar ve zindandakiler bu havalarda uykularına dalıp baharı beklerdi ancak bir ben uyuyamadım hasretinden öyle ki kaç geceler ve baharlar geçti. Zindandakilerin ellerine ve ayaklarına bağlanan demir zincirler yani prangalarım bile eskidi ama hasretin hiç dinmeden azalmadan öyle yaşadı ki içimde hala ilk günkü gibi diyerek şair hülyalara dalıp sayıklarcasına  "Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana..." diyor.
Üçüncü kıtada sanki bir isyan bir başkaldırı var. "Seni bağırabilsem seni," dizeleriyle başlıyor ancak bunu yapamaz. Eğer yaparsa aşkı ifşa olur. Bunun olmasını nedense istemiyor. Bu yüzden bu bağırmayı iç dökümünü dipsiz kuyulara, yapmak istiyor. Çünkü kuyunun dibi olmadığı için sesi geri yankılanmaz ve kimsecikler duyamaz. Akan yıldızlara diyerek devam ediyor uzayda yıldızların olduğu yerde de onu kimsecikler duyamaz. Hatta "bir kibrit çöpüne varana" diyerek içindeki o taşkınlığı o çaresizliği çok güzel betimliyor ve dahası o öyle bir kibrit çöpü olmalı ki "okyanusun en ıssız dalgasına düşmüş bir kibrit çöpüne" çünkü asla ve asla kıyıya vurmamalı. Vurmamalı ki aşkı ifşa olmasın. 
Son kıtada ise şair geçmişe dönüp yaşadıkları sevmelerin öpücüklerin hayalini hatırlayıp, bu yaşanmışlıkların tılsımı yani büyüsü ve etkisi artık kalmamış. Çünkü zamanla hatıralar hisler yok olup gidiyor. Aniden oluveren akşamlarda buna çare değil artık. Bir kadehle cigarayla dalıp gitmiş birilerine keşke seni anlatabilsem diyerek son kez iç geçirip Sevdiği kadının yokluğunu cehennemin diğer bir adı olduğunu söyleyerek ben bu cehennemde yanarken sen gözlerini kapadığında ben üşüyorum manasındaki dizeleriyle müthiş bir imgeleme yapıyor. 
Şairin bu şiiri bilindiği üzere bir çok sanatçı tarafından bestelenmiş en meşhur şiiridir. Yalnızca bu değil. Şairin bir çok şiiri bestelenmiştir. Benim de en sevdiğim hatta ezberlediğim bu şiiri paylaşmak istedim. Tabi ki bu bir yorumdur. herkese farklı duygular anlamlar hissettirir şiirler. Bu yüzden sizlere de ne hissettirdiğini bilmek isterim.

Ergün Fatsa

Benliğinde esir, düşlerinde hür... Biraz benliğimden biraz düşlerimden yansımalar paylaşacağım kendime.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Instagram